Deprecated: mysql_connect(): The mysql extension is deprecated and will be removed in the future: use mysqli or PDO instead in /home/umitseno/telekomculardernegi.org.tr/ayarlar.php on line 7

Deprecated: mysql_escape_string(): This function is deprecated; use mysql_real_escape_string() instead. in /home/umitseno/telekomculardernegi.org.tr/ayarlar.php on line 24

Deprecated: mysql_escape_string(): This function is deprecated; use mysql_real_escape_string() instead. in /home/umitseno/telekomculardernegi.org.tr/makaledetayi.php on line 21

Deprecated: mysql_escape_string(): This function is deprecated; use mysql_real_escape_string() instead. in /home/umitseno/telekomculardernegi.org.tr/makaledetayi.php on line 24

Deprecated: mysql_escape_string(): This function is deprecated; use mysql_real_escape_string() instead. in /home/umitseno/telekomculardernegi.org.tr/makaledetayi.php on line 27
Ä°STÄ°KLAL SAVAÅžINDA KADIN KAHRAMANLAR | Telekomcular DerneÄŸi
 
Ä°STÄ°KLAL SAVAÅžINDA KADIN KAHRAMANLAR / Tarih: 2010-03-07

 Ä°STÄ°KLAL SAVAÅžINDA KADIN KAHRAMANLAR

“Dünyada hiçbir milletin kadını 'Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluÅŸa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim' diyemez.' M.Kemal Atatürk.

Fazlı KÖKSAL

ATATÜRK'ün SAMSUN'a çıkdığı 19 Mayıs 1919 günü Ä°STANBUL'da Fatih Meydanında düzenlenen mitingde, binlerce Türk kadınına seslenen Halide Edip Hanım ÅŸöyle haykırıyordu: 'Türk ve Müslüman bugün en kara gününü yaşıyor. Gece karanlık bir gece. Fakat, insan hayatında sabahı olmayan gece yoktur.' Fatih Mitingini Üsküdar ve Sultanahmet mitingleri izledi. Ä°stanbul’un Ä°ÅŸgalinden Sonra Ankara’ya gelen Halide Edip, Ä°ZMÄ°R'in kurtuluÅŸuna kadar Onbaşı rütbesiyle BaÅŸkomutanlık Karargahında ve gönüllü olarak Kızılay'da görev üstlendi.Daha sonra üstçavuÅŸ rütbesi verildi. Ä°stiklal Savaşımızla ilgili anılarını ' Türk'ün AteÅŸle 

İmtihanı'başlıklı bir kitapta topladı.

Halide Edip Hanım ve Atatürk

Yalnızca Halide Edip mi? Ä°stiklal Savaşı Tarihi; ismi bilinen , bilinmeyen yüzlerce kadınımızın kahramanlığı ile doludur. Ä°ÅŸte bazıları:

NEZAHAT ONBAÅžI EÅŸini yitiren 70. Alay Komutanı Hâfız Hâlid Bey, 8 yaşındaki kızı Nezahat'ı kimseye emanet edemeyip, yanına almıştı. Küçük Nezahat Çanakkale cephesinde savaÅŸ havasına alışmış, Alay Ä°zmit'e nakledildiÄŸinde talimlere katılarak mükemmel at binmesini, silah kullanmasını öÄŸrenmiÅŸ ve 12 yaşında 'onbaşı' rütbesini almıştı. Babasının yanında cepheden cepheye koÅŸmuÅŸ, çarpışmalara girmiÅŸ ve 100'den fazla düÅŸman askeri öldürmüÅŸtü. Milli Mücadele esnasında 10–12 yaÅŸlarında idi. Babası 70. Alay Kumandanı Hâfız Halid Bey’in yanında birçok savaÅŸa katılmıştır. Alay’ın askerleri için fevkalade önemli bir rol oynamıştır. Bu harika küçük kız, yaşından beklenmeyecek derecede büyük cesaret örnekleri vererek babası Hafız Halid Bey’in kumandasındaki 70. Alay’ın birçok muvaffakiyetlerinin belli baÅŸlı âmili olmuÅŸtur. Gediz Muharebelerinde geri çekilen askerlerin önüne çıkarak, “Durun! Nereye gidiyorsunuz?..” diye haykırarak etrafına olaÄŸanüstü bir cesaret aşılamıştır. Nezahat Onbaşı 30 Ocak 1921 tarihinde, TBMM’de Ä°stiklal Madalyası ile ödüllendirilmesi önerilmiÅŸ, bu öneri TBMM’ de hararetle kabul edilmiÅŸ, ancak KurtuluÅŸ Savaşı’nın hengamesi içinde iÅŸleme konulamamış, daha sonra da kararın yerine getirilmesi unutulmuÅŸtu. Kendisi de hiçbir zaman ne 'Madalyamı verin!' talebinde bulundu, ne de TBMM BaÅŸkanlığınca alınmış kararın yerine getirilmesi için müracaat etti.Nihayet karardan 65 yıl sonra 78 yaşında bir nine iken TBMM’nin “Åžükran Belgesi’ne” kavuÅŸmuÅŸtu ve bu duygulu anda gözyaÅŸlarını tutamamıştı. 70. Alayda ÅŸehit olan bir erimizin cebinden çıkan, annesine yazdığı mektubunda “biz Mehmetçik Nezahat'e Türklerin Jean d'Arc 'ı diyoruz” ifadesi yer almaktadır. Hepimiz Jean d'Arc’ı ortaokuldan beri tanıyoruz ama Nezahat Onbaşı’yı kaçımız tanıyor.

TAYYAR RAHMÄ°YE Osmaniye Kazası’nın Kaypak Nâhiyesi Râziyeler Köyü’nden Rahmiye Hanım, Fransızların iÅŸkence ve baskılarına tahammül edemeyerek Hüseyin AÄŸa’nın Milli Kuvveterine gönüllü olarak katılmış ve 1336 (1920) Åžubat’ında Hasanbeyli civarında 89. Tümenin yürüttüÄŸü taarruza müfrezesiyle katılmıştır. Bu çarpışmada Fransızlardan 80 tüfek ve 2 makineli tüfek alınmıştır. Çarpışmada ÅŸehit düÅŸen ve ateÅŸ altında kalan iki arkadaşını kurtarmak için derhal ileri atılarak gidip ÅŸehitleri kurtarmış ve bu kahramanca hareketinden dolayı kendisine “tayyar” (uçan) ünvanı verilmiÅŸtir. Temmuz ayında Osmaniye’deki çok korunaklı Fransız karargâhına saldıran arkadaÅŸlarının tereddüdünü gören Tayyar Rahmiye: “–Ben kadın olduÄŸum halde ayakta duruyorum da siz erkek olduÄŸunuz halde yerlerde sürünmekten ve saklanmaktan utanmıyor musunuz?” diye bağırarak arkadaÅŸlarını hücuma teÅŸvik etmiÅŸ ve Fransız karargâh kapısının on adım önünde alnından aldığı bir kurÅŸun yarasıyla ÅŸehit olmuÅŸtur

SAVAÅž MEYDANINDA BÄ°RLÄ°K YÖNETEN Ä°LK KADIN SUBAY FATMA SEHER HANIM 1888’de Erzurum’da doÄŸdu. Subay Suat DerviÅŸ Bey ile evlenip Balkan Savaşı’na katıldı. I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’ne gitti.1919'daki Kongre günlerinde, Mustafa Kemal'le bizzat görüÅŸebilmek için Sivas'a gitti. Mustafa Kemal’in karşısına dikilerek: ‘Kadın isem, Türk de deÄŸil miyim? Bana iÅŸ göster!’ diyen bu kahraman Türk kadını, Bu görüÅŸmenin ardından, Milis Müfreze Komutanı olarak Batı Cephesinde görevlendirildi. 300 kiÅŸiyi aÅŸkın birliÄŸi ile BaÅŸkomutanlık Meydan Muharebesi’nde Mehmetçikle birlikte destanlar yazdı. Büyük Taarruzun ilk günlerinde General Trikupis‘in birliÄŸine esir düÅŸmüÅŸse de, kaçarak yeniden Müfrezesinin başına geçmiÅŸti. Kahraman kadın KurtuluÅŸ Savaşı’ndan sonra “üstteÄŸmen” rütbesi ile emekli oldu. Emekli maaşını Kızılay’a bağışladı.

Fatma Seher Hanım 1954 yılında TBMM kendisine yeniden aylık baÄŸlandı. Bir savaÅŸ alanında birlik yöneten dünyanın ilk kadın Subayıydı.

DOMANÄ°ÇLÄ° HABÄ°BE Milli Mücadele yi yaÅŸayan yazarlarımızdan Åžükûfe Nihal Hanım, “Domaniç DaÄŸları’nın Yolcusu–Bir Yurt Gecesi” isimli eserinde dikkat çeken bir olay nakletmektedir: “...Ä°stiklâl Savaşı sıralarında Ä°negöl toprakları bir büyük facia geçirmiÅŸ... Domaniç DaÄŸları’ndan inen bir köylü kadını, düÅŸmana yol göstererek vatana ihanet etmiÅŸ olan öz oÄŸlunu silâhıyla vurarak bizzat cezalandırmıştır.” Ä°ki satırla kısaltılan bu olay, bir roman, bir destan konusu olabilecek kadar derin... Bir Türk kadınının yüksek vatan sevgisini ve inancını ifade ettiÄŸi için, kadınlık tarihimizin sayfalarına geçecek kadar haÅŸmetli... Biricik sevgili çocuÄŸunu kendi elleriyle yere seren kahraman ananın yaÅŸadığı bu hâl, hakikaten ibret vericidir. Bir Yunan fırkası, Bursa’nın Adranos Kazası’ndan geçti. Domaniç’ten, Sultan DaÄŸları’ndan Kütahya üzerine doÄŸru yürüdü. Karargâh Kumandanı Nâzım Bey ÅŸehid oldu. Ä°negöl halkı yediden yetmiÅŸine kadar düÅŸmana karşı koymaya hazır... Silah bulamayanlar, taÅŸ, odun, demir parçalarıyla vatanı korumaya gidiyorlar!.. O sırada Domaniç DaÄŸları’nın bu yiÄŸit kadını da 20 yıl boyunca bütün bir gençliÄŸini harcayarak yetiÅŸtirdiÄŸi oÄŸlunun eline silahını veriyor. Ona aşıladığı vatan sevgisinden emin bir halde göÄŸsünü gere gere, Ä°negöl’e düÅŸmanın karşısına gönderiyor. Lâkin, gel gör ki; daÄŸdan inen bu saf köylü çocuÄŸu, bize hıyânet eden bir jandarma onbaşısının oyuncağı oluyor. Yaptığı iÅŸin kötülüÄŸünü farketmeden düÅŸmana haber taşıyor. Bir gün, köyünde oÄŸlunu, yurdunun kurtuluÅŸu için dua ederek bekleyen bu talihsiz anaya, uÄŸursuz bir haber veriyorlar: “OÄŸlun düÅŸmana casusluk etti!” Kadın, bir an duraklamadan silahlarını kuÅŸanarak atına binip yola düÅŸüyor. Kuytu ormanlar, yalçın kayalar aÅŸarak bir yıldırım hızı ile Ä°negöl’e iniyor. Aldığı adrese göre oÄŸlunun bulunduÄŸu yere varıyor. Kendisini görmek üzere geldiÄŸini söylüyor. Az sonra anasının geliÅŸine sevinen genç, elini öpmek için koÅŸa koÅŸa yaklaşırken atının üstünde dimdik bekleyen kadın, kara feracesinin yerine sakladığı silâhı çekerek tek kurÅŸunla onu topraÄŸa seriyor... Ve atın başını çevirerek arkasına bakmadan, bir kasırga hızıyla dönüp kayboluyor...”

BÄ°R ŞİİR… Ä°stiklal Savaşındaki kadın kahramanlarımızı en iyi anlatan ÅŸiir, ÅŸüphesiz Fazıl Hüsnü DaÄŸlarca’nın “Mustafa Kemal’in KaÄŸnısı” ÅŸiiridir.

MUSTAFA KEMAL'Ä°N KAÄžNISI

Yediyordu Elif kağnısını,

Kara geceden geceden.

Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu,

Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar, İnliyordu dağın ardı, yasla,

Her bir heceden heceden.

Mustafa Kemal'in kağnısı derdi, kağnısına

Mermi taşırdı öteye, daÄŸ taÅŸ aÅŸardı.

Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik,

Nam salmıştı asker içinde.

Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü,

DoÄŸrulmuÅŸtu yola önceden önceden.

Öküzleriyle kardeÅŸ gibiydi Elif,

Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar,

KocabaÅŸ, çok ihtiyardı, çok zayıftı,

Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra,

Gecenin ulu ağırlığına karşı,

Hafifletir, inceden inceden.

İriydi Elif, kuvvetliydi kağnı başında

Elma elmaydı yanakları üzüm üzümdü gözleri,

Kınalı ellerinden rüzgâr geçerdi, daim;

Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına.

Alını yeÅŸilini kapmıştı, geçirmiÅŸti,

Niceden, niceden.

Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu,

Nazar mı deÄŸdi göklerden, ne?

Dah etti, yok.

Dahha dedi, gitmez,

Ta gerilerden baÅŸka kaÄŸnılar yetiÅŸti geçti gacır gucur

Nasıl dururdu Mustafa Kemal'in kağnısı.

Kahroldu Elifçik, düÅŸünceden düÅŸünceden

Aman KocabaÅŸ, ayağını öpeyim KocabaÅŸ,

Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni.

Geçer götürür ana, çocuk, mermisini askerciÄŸin,

Koma yollarda beni, kulun köpeÄŸin olayım.

Bak hele üzerinden ses seda uzaklaşır,

DüÅŸerim gerilere, iyceden iyceden.

KocabaÅŸ yığıldı çamura,

Büyüdü gözleri, büyüdü yürek kadar,

Örtüldü gözleri örtüldü hep.

Kalır mı Mustafa Kemal'in kağnısı, bacım,

Kocabaşın yerine koÅŸtu kendini Elifçik,

Yürüdü düÅŸman üstüne, yüceden yüceden.

Fazıl Hüsnü DAÄžLARCA

Ä°SÄ°MSÄ°Z KAHRAMANLAR

KurtuluÅŸ Savaşında kafile komutanı olarak görev yapan Mustafa Necati – Yıllar sonra Atatürk’ün Milli EÄŸitim Bakanı olacaktır - bir gözlemini aktarır : KurtuluÅŸ Savaşında Kütahya sırtları, -30oC, -40 oC. Ve 75-80 yaÅŸlarında bir nine. Bütün yorgan battaniye ne varsa cephanenin üstüne örtmüÅŸ kendisi pazen elbiseyle. “Nine, kar serpeliyor, hava çok soÄŸuk. Bari ÅŸu yorganı alsan sırtına” dediÄŸinde aldığı cevap ”dokunma ona, o millet malıdır, nem kapmasın. Ben bir ölürüm ama onunla binler doÄŸacak binler. hayır oÄŸlum hayır hiç üÅŸümüyorum, soÄŸuÄŸu hiç duymuyorum ki. DüÅŸman bu topraklara girdi gireli benim içim yanıyor içim a oÄŸul”

Mustafa Necati'nin Çankırı-ÇerkeÅŸ önlerinde görüp; görmeyen gözlere, duymayan kulaklara, hissetmeyen gönüllere, anlamayan kafalara bir ibret levhası olarak sunduÄŸu baÅŸka bir olayı, Fevziye Abdullah Tansel ÅŸöyle ÅŸiirleÅŸtirir; • Bir zâbit (subay): Ey hemÅŸire (kardeÅŸ)! Sarsana ÅŸu çocuÄŸu yorgana... Mosmor olmuÅŸ yavrucak; vah zavallı vah, yazık! • Köylü kadını: DoÄŸru emme ey gardaÅŸ! Görmez misin boranı? FiÅŸeklerin üstüne örtmüÅŸüm yorganı. Varsın çocuk ıslansın... O, bunlara alışgın... Biliyorsun bir silah, bugün bize bir asker, Kadar lâzım... Onun'çün bozulmasın fiÅŸekler! Bugün benden babası silah ister ötede, Islanmasın fiÅŸekler; yanmam çocuk ölse de! Albay Hulusi ATAÄž’da kafilesinde gerçekleÅŸen bir olayı ÅŸöyle aktarır: Kafiledeki genç bir kadın hastadır ve cephane taşırken yere düÅŸmüÅŸtür, ölmek üzeredir. Hulusi ATAÄž sorar “Bacım bana adını söyle seni tarihe yazdıracağım” dediÄŸinde, “Adımı ne yapacaksın a oÄŸul. Yaz, benim adım Anadolu” cevabının alır. “Adımın ne önemi var, önemli olan ülkemin adı ve gururu” anlayışını, keÅŸke daha sonraki yıllarda da sürdürebilseydik.. Bugün çok farklı bir yerde olurduk.

TAYYÄ°BE HATUN AyÅŸe Hatun'u veya diÄŸer adıyla Tayyibe Hatun’u tanıyor musunuz? Sekiz aylık kızı kucağında, omuzunda mermi… Cepheye cephane götürüyor. Sekiz aylık kız, dinler mi düÅŸmanı… AÄŸlamaya baÅŸlıyor. AyÅŸe Hatun, düÅŸman onları fark ederse çok kısıtlı olan cephane cepheye gidemeyecek, düÅŸüncesiyle çocuÄŸunu göÄŸsüne yaslar, düÅŸmanın gitmesi uzun sürer. DüÅŸman gittiÄŸinde, göÄŸsüne basturdığı çocuÄŸunu, kendi eliyle ÅŸehit ettiÄŸini farkeder. AyÅŸe Hatun yada diÄŸer adıyla Tayyibe Hatun; çocuÄŸunu yere koyar üzerini bayrakla örter ve ÅŸunları söyler: “Sen yüzlerce binlerce yıl sonra doÄŸacak Türk çocukları için ÅŸehit oldun. Bu benim için de, senin için de bir ÅŸereftir. Yeter ki vatan saÄŸolsun.” Ve omuzuna alır cephanesini ve yola koyulur. Onun yapabildiÄŸini acaba hangi ülkenin kadını yapabilir? Ya da zamanımızda hangi kadın yapabilir?

HAFIZ SELMAN Ä°ZBELÄ° Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kadınlar Kolu kurucularından ve Kastamonu’da ilk kadın meclisi üyesi, sıkı bir Atatürk hayranı ve kendi deyimiyle bir “Cumhuriyet kadını”idi… KurtuluÅŸ Savaşı sırasında Kastamonu’ daki kadınları toplamış, asker için çorap, kazak, fanila ördürüp cepheye göndermiÅŸti. Varlıklı bir aileden geliyordu. Asker Kastamonu’ya geldiÄŸinde hepsini yolda karşılayıp doyurmuÅŸtu. Hep “Ben Cumhuriyetçiyim” derdi… SavaÅŸtan sonra yeni baÅŸtan herkes gibi Türkçe harflerle okuma yazmayı öÄŸrenmiÅŸti.Hafız Selman Hanım’a milletvekilliÄŸi de önerilmiÅŸti. “Hafız olduÄŸum için başımı açamam. Başımı açamayacağım için de milletvekili olamam” diyerek kabul etmemiÅŸti. Mustafa Kemal’in Kastamonu’ya geldiÄŸi sırada Ä°zbeli Konağı’nı ziyaret ettiÄŸi ve karşılıklı kahve içtikleri söylenmektedir.

HALÄ°ME ÇAVUÅž (KOCABIYIK) Kastamonu’da doÄŸan, anne-babasının “kızım gitme” ÅŸeklinde yalvarışlarını dinlemeden mücadeleye katılan Halime ÇavuÅŸ, uzun yıllar Halim ÇavuÅŸ zannedildi. KurtuluÅŸ Savaşı’na giderken erkek kılığına girdi, erkek gibi traÅŸ oldu, saçını kazıttı ve kimseye kadın olduÄŸunu söylemeden Türk askerinin arasına karıştı.DüÅŸmanın açtığı ateÅŸ sonucu bir ayağı sakat kaldı.Bir keresinde Ä°nebolu’dan cepheye cephane taşırken Mustafa Kemal PaÅŸa’ya rastladı. Ancak rastladığı kiÅŸinin O olduÄŸunu bilmiyordu Mustafa Kemal PaÅŸa “Sen üÅŸüyor musun böyle?” diye sordu. “Bey, 100 bin kiÅŸi kurtulacak. Ben öleceÄŸim de ne olacak?” dedi. PaÅŸa kafa kağıdını istedi. Verdi. “Sen kız mısın?” “Evet.” Gün geldi savaÅŸ bitti, ancak o ne asker üniformasını çıkardı ne de her sabah traÅŸ olmaktan vazgeçti. SavaÅŸ sonrası Mustafa Kemal tarafından Ankara’ya çaÄŸrıldı. Ailesi önce korktu, PaÅŸa Halime’yi neden çağırıyordu ki? “Gitme” dediler,o yine dinlemedi ...Kapıda yavere “PaÅŸa hangisi bilmiyorum” dedi. Yaverin “soldaki ” demesiyle koÅŸup elini öptü. O’nun “ Seni yollamıyorum, bizim kızımız ol” önerisine “Annem babam beni bekler” ÅŸeklinde cevap veren Halime ÇavuÅŸ, “Ben ana-babaya itaatli evlada saygı duyarım” diyen Mustafa Kemal PaÅŸa tarafından çeÅŸitli hediyeler verilerek tekrar evine yollandı ve kendisine maaÅŸ da baÄŸlandı.

Halime ÇavuÅŸ 75 yaşında hayata gözlerini yumdu.

SATI ÇIRPAN KurtuluÅŸ Savaşı’nda cepheye sırtında mermi taşıyan kadınlarımızdandı. Ankara-Kazanlıdır. Millet mekteplerinde okuma yazmayı öÄŸrenen Satı Çırpan, 1934 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlara seçme ve seçilme hakkını vermesiyle, meclise giren ilk 18 kadın milletvekilinden biri olmuÅŸtur.

Satı Çırpan (Satı Kadın)

ÅžERÄ°FE BACI 1921 yılı Kasım ayında Ä°nebolu'ya önemli miktarda savaÅŸ malzemesi gelmiÅŸtir. Malzemenin bir an önce Kastamonu'ya iletilmesi gerekir. Cepheye gidemeyip de köylerinde kalan yaÅŸlılar sakatlar, kadınlar, Menzil komutanlığının malzeme taşınması haberi üzerine kaÄŸnılarla yola çıkarlar. Ä°nebolu'dan kaÄŸnılara yüklenen cephaneler Kastamonu'ya doÄŸru yol alır. Bu cephane kollarında hep kadınlar vardır. Bunlardan biri de Åžerife Bacıdır. Åžerife Bacı top mermileri ıslanmasın diye kazağını mermilerin üzerine örtmüÅŸ, yavrusu ölmesin diye üzerine abanmış ve soÄŸuktan ölmüÅŸtür, ama ölene kadar vücut sıcaklığını yavrusuna vermiÅŸtir. Bugün Kastamonu'da ÅŸanına layık güzel bir anıtı vardır.

KILAVUZ HATÄ°CE Adana’nın Külek Nahiyesi’nin Banzınçukur Köyü’nden Hasan AÄŸa’nın Hatice, Fransızlar’a karşı vatani vazifesini yapmak ve yurdunu korumak maksadıyla Kilikya Milli Kuvvetlerinden Emin ve DerviÅŸ aÄŸaların müfrezesine gönüllü olarak iÅŸtirak etmiÅŸtir. Bu müfrezeler Haçkırı, Kelebek, Bilemedik istasyonlarında bulunan Fransız kıtalarına baskınlar yaparak çok zâiyat verdirmiÅŸ ve Fransızlar’dan –çoÄŸu Ermeni askeri olmak üzere– 200’den fazla esir ve birçok ganimetler almışlardır. Bu muvaffakiyet, Adana Milli Kuvvetlerinin ÅŸöhretini arttırmış, yiÄŸitlik ve yılmazlıklarıyla anılan halkın kahramanlık hislerini kamçılamış ve Pozantı saldırısını tesri etmiÅŸti. Milli Kuvvetlerimiz Pozantı’yı muhasara ettiler. 8 Mayıs (1)336 (1920)’de Pozantı’ya üç cihetten saldırış ve bombardıman baÅŸladı. Hakim mevkilerde bulunan toplarımızın Toros DaÄŸları’nda akseden müthiÅŸ gürültülerinden zevk alan Milli Kuvvetlerimiz Pozantı’ya taarruza baÅŸladılar. Bu taarruza bütün kadınlar, çoluk çocuklarıyla halktan, birçok kiÅŸi iÅŸtirak etti. Pozantı’da mahsur kalan Fransızlar’ın Tarsus istikametinde bir yarma hareketi yapacaklarını anlayan Hatice, bir kolayını bulup Fransızlar’a katılmış ve onlara yanlış kılavuzluk etmiÅŸ ve pek sarp olan KaraboÄŸazı’nı tıkadıktan sonra firar etmiÅŸtir. En kısa zamanda Milli Kuvvetlere ulaÅŸan Hatice, düÅŸmanın zor durumda olduÄŸunu haber vererek emrine aldığı yüz kadar silahlı adamı ile KaraboÄŸaz’ın iki tarafındaki tepeleri iÅŸgal etmiÅŸ ve Fransızlar tam yarma hareketi yaparken, bir ateÅŸ baskını ile düÅŸmana büyük bir zayiat verdirmiÅŸtir. Bu baskın neticesinde Fransız kıt’alarından 9 subay, 550 esir er ve 7.5’luk bir top ele geçirilmiÅŸtir. Hatice Hanım’ın oynadığı bu rol ve yaptığı fedakârlık her türlü kahramanlığın üzerindedir.

GÖRDES'LÄ° MAKBULE Yunan iÅŸgali sırasında, Akıncılar müfrezesinde Halil Efe’nin eÅŸi Makbule Hanım yirmi yaşını henüz doldurmuÅŸ, cesur ve çevik bir kadındı. (1)921’de Halil Efe ile Demirci’de evlenmiÅŸ ve iki ay sonra kocası ile birlikte yurdu kurtarmak için daÄŸa çıkmış, sekiz ay daÄŸlarda kar, yaÄŸmur ve çamurda beraber gezmiÅŸ ve düÅŸmanla muharebe edip, Ä°stiklal Savaşı’nın baÅŸarıyla sonuçlanacağına kanaat getirerek yılmaz bir azim ve sebatla erkeklere büyük örnekler vermiÅŸ ve onları teÅŸvik etmiÅŸtir. Kendisi siyah pantolon, ceket ve uzun bir manto giyinir, ayağında çizme, başında siyah baÅŸlık ve elinde bir Japon filintası taşırdı. DüÅŸmandan ele geçirdiÄŸi doru atı üzerinde daima müfrezenin artçısı olurdu. Pek çevik ata biner ve iner, tehlike zamanında herkesten evvel silahını kullanırdı. Birkaç müsademeye girdiÄŸi gibi bir iki defa da düÅŸmanın pususuna düÅŸmüÅŸ ve hiçbir zaman metanetini kaybetmemiÅŸ, hatta telaÅŸ gösterenlere cesaret örneÄŸi olmuÅŸtur. Gördesli Makbule Aksihar’la Sındırgı’nın hattının sonunda yer alan Kocayayla’da yapılan bir çatışmada 16 Mart (1)338–(1922)’de başından aldığı bir kurÅŸunla ÅŸehit olmuÅŸ, aynı yerde kanlı elbisesi ve çizmesi ile topraÄŸa gömülmüÅŸtür.

NAKÄ°YE (Elgün)HANIM 13 Ocak 1920 tarihli Sultanahmet mitinginde Halide Edip Hanım ile birlikte 160 bin kiÅŸiyi coÅŸturan Muallimler Cemiyeti BaÅŸkanı Nakiye (Elgün) Hanım konuÅŸmasını ÅŸöyle noktalıyordu: 'Size memleketin bir kadını sıfatıyla hitap ediyorum. Fatih'in, Selim'in, Süleyman'ın mezarlarını, ecdadının ebedî âbideleri olan camileri, türbeleri bırakıp çıkacak içinizde bir erkek var mıdır? Ben tasavvur edemiyorum. Çıkmayacağız, bırakmayacağız. “ Nakiye Elgun Nakiye Hanım 1935 yılında Edirne milletvekili seçilerek, bu alanda da öncü olur.

VE DAHA NÄ°CELERÄ° Bu vatan için destanlaÅŸan kadınlarımız o kadar çok ki, hangisin sayalım: Ekmek piÅŸirerek askere götüren ama bu düÅŸmanlar tarafından tespit edilip askerimizin yerini öÄŸrenmek için çok iÅŸkence gören ama söylemediÄŸi için ekmek piÅŸirdiÄŸi fırına atılarak yakılan Nazife Kadın'ı mı? Taccülcalala hanımı mı? Ä°zmir'li AyÅŸe Hanım’ı (AyÅŸe Altuntaç) mı? Ä°stanbul'lu Asker Saime Hanım’ı mı? Aydın Cephesinden AyÅŸe Hanım’ı mı? Çiftlikli Kübra Hanım’ı mı?AyÅŸe Onbaşı’yı mı? Tarsus'lu Adile Onbaşı’yı mı? Adana Cephesinden Melek ve Hatice Hanımlar’ı mı? Çete Emir AyÅŸe’yi mi? Yırık Fatma’yı mı? Faika Hakkı’yı mı? Trakya'lı ana-kız Havva-Zehra Soyyanmazlar’ı mı? MaraÅŸ'lı Senem AyÅŸe‘yi mi? Ve isimlerini bilmediÄŸimiz, bu vatan için ÅŸehit olan adsız-sansız binlerce Türk Kadını… Hepsini, rahmet ve minnetle anıyoruz.

Kaynaklar:

Fevziye Abdullah TANSEL: Ä°stiklâl Harbi’nde Mücahid Kadınlarımız

Prof.Ä°lknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI’nın yazıları

Attila Ä°LHAN : Gazi PAÅžA

Turgut ÖZAKMAN: Åžu Çılgın Türkler

Bu Makale 72843 defa okunmuþtur.
POSTA TEŞKİLATI 1852’DE ÖZE
YÖNETMEK
REKLAM KAVGASI
OKYANUSYA
İHANETİ GÖRDÜM
OSMANLI´DA İLK GREV TELGRAFHAN
ÖZGECAN’LAR ÖLMESİN… MÜ
ÅžEHÄ°RLERARASINDAKÄ° Ä°LK Ä°ÅžÃ
AKLIMIZ KUYUYA MI DÜŞTÜ?
POSTA MEMURLUÄžUNDAN SADRAZAMLIÄ
DESTANIN ADI ÇANAKKALE
EMO 2016 RAPORU
İLK TÜRKÇE TELGRAFIN 156. YIL
MAHKEME KAPILARINDA
ÖZELLEÅžTÄ°RMELERDEN SONRA CARÄ
YASALAR-ARAÅžTIRMACILAR.
ZAMANA YENÄ°LMEK
MANASTIRLI HAMDÄ°’YÄ° UNUT
CRM Ä°LE HÄ°ZMET KALÄ°TESÄ°NÄ° A
TELEPATÄ°’YE EMPATÄ°
MAKALELERİN TAMAMINI GÖRÜNTÜLE
 
  Copyright © 2006-2011 Telekomcular Dernegi
Web sitesinde yer alan yazi,resim ve materyaller izinsiz kullanilamaz,kopyalanamaz!